EVREN 4 BOYUTLU BİR KARADELİK Mİ?
Evrenin boşluktan nasıl oluştuğunu açıklamak için
geliştirilen Büyük Patlama fikrine veda etmenin zamanı gelmiş olabilir. Yeni
teoriye göre, evreni 4 boyutlu bir yıldız patlaması oluşturdu ve biz bu 4
boyutlu süpernovayı “3 boyutlu evrenimizi meydana getiren Büyük Patlama” olarak
algıladık.
Büyük Patlama modeli evrenin neredeyse sonsuz yoğunluktaki
küçük bir noktada, yani tekillikte başladığını söylüyor. Uzay ve zaman da Büyük
Patlama ile yaratıldı. Ancak kimse patlamaya neyin yol açtığını bilmiyor. Çünkü
fizik yasaları Büyük Patlama sırasında neler olup bittiğini açıklayamıyor.
Evrenin süpernovadan arta kalan “4 boyutlu bir kara deliğin”
3 boyutlu yüzeyinden oluştuğu senaryosu buna cevap olarak geliştirdi. Yeni
teori, Büyük Patlama anındaki tekilliği, 4 boyutlu bir kara deliğin
merkezindeki tekilliğe benzetiyor. Kara deliklerle Büyük Patlama arasında
benzerlik kuran model, Büyük Patlama anında neler olduğunu ve madde ile
enerjinin evrene nasıl eşit ölçüde dağıldığını açıklayabilir.
Standart Büyük Patlama modeli bize evrenin, yani uzay ve
zamanın neredeyse sonsuz yoğunluktaki bir noktada gerçekleşen muazzam bir
patlama ile meydana geldiğini söylüyor. Patlamanın ardından genişleyen evren
13,8 milyar içinde bugünkü galaksileri ve yıldızları oluşturdu.
Ancak fizik yasaları patlama anındaki aşırı sıcaklık ve
basınç nedeniyle işlemez hale geldiği için, evren bilimciler bu patlamaya neyin
yol açtığını bilmiyor. Kanada Waterloo Üniversitesi’nden Niayesh Afshordi bilim
adamlarının içinde bulunduğu durumu şöyle açıklıyor: “Fizikçiler tekillikten
ejderhaların uçarak geldiğini bile söyleyebilirler! O kadar belirsiz bir konu.”
Evren neden her yönde aynı sıcaklıkta?
Bugün uzay boşluğunun sıcaklığı evrenin her yerinde aynı:
2,7 Kelvin derece, yani yaklaşık -270 santigrat. Güneş, gezegenler ve
galaksiler gibi küçük (!) gökcisimlerini saymazsak, madde ve enerji de evrene
hemen hemen eşit ölçüde dağılmış durumda.
Oysa evrenin doğumundan beri milyarlarca yıl geçmiş olmasına
karşın, bu süre evrenin ısıl dengeye ulaşması için yeterli değil. Dolayısıyla
Büyük Patlamanın ardından sıcaklığın evrenin her yanına nasıl eşit ölçüde
dağıldığını açıklamak da zor; standart teoriler bu durumu açıklayamıyor.
Şişme modeli
Birçok bilim adamı evrenin Büyük Patlamanın ardından çok
kısa bir süre için ışık hızından daha yüksek bir hızla genişlediğini düşünüyor.
Buna bilinmeyen bir enerji, belki de Lawrence Krauss’un evren modellinde olduğu
gibi “Karanlık Enerji” yol açmış olabilir. Fizikçiler bu senaryoyu Şişme Modeli
olarak adlandırıyor. Şişme durduktan sonra evren ışıktan yavaş hızlarda
genişlemeye devam etti.
Şişme modeli evrende sıcaklığın dağılımı sorununu çözüyor.
Buna göre, sıcaklık aslında evrene eşit ölçüde dağılmamıştı. Büyük Patlama
anında etkili olan ve kuantum fiziğinden kaynaklanan enerji salınımları,
sıcaklığın evrene dengesiz olarak dağılmasına yol açmıştı. Evrenin farklı
bölgelerinin sıcaklığı farklıydı.
Öte yandan şişme sırasında, evrende sıcaklığın eşit olduğu
küçük bir bölge aşırı ölçüde şişerek büyüdü ve bugünkü gözlemlenebilir evreni
oluşturdu. Bizim görüş alanımızda kalan evren bu bölgeden şiştiği için, uzaya
bakınca sıcaklığın her yönde eşit olduğunu görüyoruz. Ancak, evrenin asla
göremeyeceğimiz kadar uzak noktalarında ortalama sıcaklık daha yüksek veya daha
düşük olabilir.
Bununla birlikte evrenin nasıl şiştiğini açıklayan onlarca
farklı Şişme Modeli var. Bugün elimizde olan teleskoplarla gökyüzüne
baktığımızda hangi teorinin doğru olduğunu ayırt edemiyoruz. Çünkü aletlerimiz
yeteri kadar hassas değil ve aygıtlar “kozmik mikrodalga arka plan ışınımını”
incelediğinde bunu test edecek kadar detaylı bilgi sağlamıyor.
Afshordi’nin dediği gibi: “Büyük Patlama çok kaotik bir
olaydı. Öyle ki şişmenin başladığı homojen bir bölge olduğunu göstermek bile
zor.” Belki de Büyük Patlama sırasında sıcaklığın eşit dağıldığı hiçbir bölge
yoktu. Öyleyse Büyük Patlama nasıl meydana geldi? Evrenin doğumunu başka hangi
teoriyle açıklayabiliriz?
Zar Kozmolojisi
Geçen hafta yayınlanan bir bilimsel makalede Afshordi ve
meslektaşları, 2000 yılında Gia Dvali’nin ortaya koyduğu bir teoriyi yeniden
ele aldılar. Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi’nde araştırmalarını sürdüren
Dvali evrenin doğumunu farklı bir şekilde açıklıyordu.
Buna göre bizim 3 boyutlu evrenimiz, aslında 4 boyutlu bir
kainatın “3 boyutlu yüzeyi” idi! (Burada kolaylık olsun diye zaman boyutunu
hesaba katmıyoruz). Afshordi ve ekibi Zar Kozmolojisi olarak adlandırılan bu
teoriyi geliştirmeye çalışıyorlar.
Mantık basit: 4 boyutlu bir evren varsa bu evrenin içinde 4
boyutlu yıldızlar olacaktır. Bunların bir kısmı 4 boyutlu süpernova patlaması
ile yok olacak ve geriye 4 boyutlu kara delikler bırakacaktır. Bu durumda Büyük
Patlama aslında 4 boyutlu bir süpernova patlaması olabilir!
Kara delik kozmolojisi
İçinde bulunduğumuz evrende kara delikler var. Bunlar 3
boyutlu küre şeklinde gökcisimleri. Her kürenin iki boyutlu bir yüzeyi var
ve kara deliklerin yüzeyine “olay ufku” diyoruz. Tabii 4 boyutlu bir
kara deliğin yüzeyi olan olay ufku da iki boyutlu değil, 3 boyutlu bir “hiper
yüzey” olacaktır.
Hiç beyninizi zorlamayın. 3 boyutlu canlılar olarak biz 4
boyutlu bir küreyi hayal edemeyiz.
Afshordi işte bu modeli bizim evrenimize uyarlamayı düşündü:
4 boyutlu yıldız patlamasının ardından 4 boyutlu evrene yayılan madde ve
enerji, aslında süpernovadan geriye kalan 4 boyutlu kara deliğin 3 boyutlu olay
ufkunu oluşturuyordu. Bu durumda evrenimiz 4 boyutlu kara deliğin 3 boyutlu
zarı, yani dış kabuğu olacaktı.
Afshordi ve arkadaşları evrenimizin uzaktan bakınca sabun
köpüğü yüzeyi gibi iki boyutlu gözüken, ama gerçekte 3 boyutlu olan bir zar
olduğunu düşünüyor. Tıpkı portakal kabuğu gibi uzaktan 2 boyutlu görünen 3
boyutlu bir kabukta yaşıyor olabiliriz. Tabii 4 boyutlu süpernovanın ardından 4
boyutlu uzaya saçılan madde ve enerji genişlemeye devam ediyor; yani süpernova
kalıntısı kara deliğin 4 boyutlu olay ufku genişliyor.
Holografik evren
Oysa genişleyen aynı zamanda bizim evrenimiz ve biz bunu
Büyük Patlama olarak algılıyoruz. Nitekim Afshordi’ye göre Büyük Patlama bir
serap: “Gökbilimciler genişlemeyi ölçtüler ve bundan evrenin Büyük Patlama ile
oluştuğu sonucunu çıkardılar. Aslında hayal görüyorlardı.”
Afshordi’nin görüşleri, evrenin dışarıdan bakınca bir kara
delik gibi göründüğünü öne süren “kara delik kozmolojisi”nin yeni bir
versiyonu. Kara delik kozmolojisi de Susskind ve diğer fizikçilerin
geliştirdiği holografik evren modelinden türetilmiş bulunuyor. Peki, bu yeni ve
cüretkar teoriyi test etmenin bir yolu var mı?
Teorileri test etmek gerek
Önce atladığımız bir detayı belirtelim: Bu teori sıcaklığın,
madde ve enerjinin evrene nasıl eşit dağıldığını dahice açıklıyor. Evrenimizin
içinde bulunduğu 4 boyutlu kainat sonsuz yaşta veya çok yaşlı olabilir. Her
durumda 4 boyutlu evren çok yaşlıysa, örneğin trilyon kere trilyon yaşındaysa,
sıcaklık da 4 boyutlu evrenin her yerine eşit dağılmış olabilir.
Öyleyse bu evrendeki 4 boyutlu bir kara deliğin 3 boyutlu
yüzeyi olan evrenimizde de sıcaklık ta başından beri eşdağılımlı olacaktır.
Peki, 2013 yılına yeni girdiğimiz sırada bilim dünyasını alt üst eden yeni
veriler sağlayan Planck Uzay Teleskopu bu konuda ne söylüyor?
Planck gözlemevinin sonuçları
Planck gözlemevini Avrupa Uzay Ajansı ESA fırlattı. Şimdi
Dünya–Güneş arasındaki kararlı L2 noktasında duran Planck, kozmik
mikrodalga arka plan ışınımına bakarak evrenin bebeklik anının haritasını
çıkarıyor.
Planck’ın gözlemleri yeni teoriyi değil, Büyük Patlama
teorisini ve Şişme Modelini kanıtlayan sonuçlar sağladı. Evrenimiz bir kara
delik olsaydı, Planck’ın gözlemlediği enerji değerlerinin yüzde 4 oranında
farklı olması gerekecekti.
Ancak bu kesin bir sonuç değil. Çünkü Planck evrenin
doğumunu açıklayan hangi teorinin doğru olduğunu göstermek için gereken deney
aletlerine sahip bulunmuyor. Bunun için “E-Modu Anizotropisi” denilen bir
enerji değerini ölçmemiz gerek. 2020 yılından sonra fırlatılacak uzay araçları
ile bu sırrı çözebiliriz.
Afshordi ve arkadaşları şimdi kara delik teorisini
geliştirerek Planck’ın elimizdeki sonuçlarına uygun olmasını sağlamaya
çalışıyorlar. Belki Planck’ın önümüzdeki yıl açıklanacak yeni sonuçları kara
delik teorisini kanıtlamayı kolaylaştırabilir. Her durumda teoriyi ilk
geliştiren Profesör Dvali, Afshordi ve ekibini dahice yaklaşımları nedeniyle kutluyor:
“Tekillik, kozmolojideki en temel problemdir ve
arkadaşlarımız evrenin tarihini yeniden yazarak aslında tekillik olmadığını
gösteren bir teori geliştirdiler.” Dvali yeni buluşlar için umudunu
kaybetmiyor. Planck verileri Şişme Modelinin prensipte doğru olduğunu
gösteriyor ama elimizdeki şişme modellerinden hangisinin doğru olduğunu
göstermiyor. Kara delik teorisi doğru çıkmasa bile, bu teori evrenin nasıl
oluştuğunu açıklayan yeni bir 4 boyutlu kainat modelinin geliştirilmesini
sağlayabilir.
Son söz
Evrenimizin dört boyutlu bir kara deliğin 3 boyutlu yüzeyi
olup olmadığı sorusu, özünde “Bir uzaylı evrene dışarıdan baksa evrenin
kabuğunda ne görürdü?” sorusuyla alakalı. Bu da bizi doğrudan kara
deliklere ve holografik evren prensibine götürüyor.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.