Home » , » Çıldırasıya Uzak

Çıldırasıya Uzak

Yıldızlardan söz ediyoruz. Günün birinde oralara gidecek kadar çılgın olabilecek miyiz? National Geographic, 125'inci yılında bu soruyu özel olarak ele alıyor.
 

Ntvmsnbc  28 Aralık. 2012 Cuma

Alabama, Huntsville’deki Marshall Uzay Uçuş  Merkezi’nin otoparkının kıyısında, türümüzün uzay  yolculuğu yapacağı inancının kaçınılmaz göründüğü zamanlardan bir kalıntı duruyor. Geleceğin,  Canaveral Burnu’nda yükselen roket kadar net ve görkemli göründüğü zamanları anlatan bir kalıntı bu.

NASA fizikçisi Les Johnson borular, yakıt püskürtücü kanatlar ve ısıl kalkanlardan oluşan 10 metre yüksekliğindeki düzeneğe bakarken, “Bu bir model değil,” diyor. “Bu gerçekten de bir nükleer roket motoru.” 

Bir zamanlar NASA, her birinde bu motorlardan üçer adet bulunan iki uzay gemisiyle bir düzine astronotu Mars’a göndermeyi önermişti. Marshall’ın müdürü Wernher von Braun bu planı Ağustos 1969’da, Satürn V roketi ilk astronotları Ay’a naklettikten sadece iki hafta sonra sunmuştu. Ve Mars’a gidiş tarihi olarak da 12 Kasım 1981’i işaret etmişti. Nükleer motorlar karadaki her türlü testten geçmişlerdi. Uçmaya hazırdılar.

Mars’a –gerçekleşmeyen– inişin 30 yıl sonrasında, nemli bir haziran sabahında, Johnson özlemle önümüzdeki 18 tonluk motora bakıyor. Uzay teknolojilerinde “ileri kavramların” uygulanabilirliğini değerlendiren küçük bir ekibin lideri Johnson. Ve evet, NERVA denilen bu eski nükleer motor, bu iş için uygun olabilir. “Mars’a insan göndereceksek, bunu tekrardan dikkate almamız lazım,” diyor Johnson: “Geleneksel bir roket için gereken sevk yakıtının sadece yarısı yeter o zaman.” NASA şimdilerde, 1973 yılında, Ay’a yapılan son insanlı inişten kısa bir süre sonra emekliye ayrılan Satürn V’in yerine geçecek geleneksel bir roket tasarlıyor. Yeni roketin nereye gideceği henüz kararlaştırılmamış. NERVA projesi de 1973 yılında, uçuş testi yapılmadan sonlandırılmış. O günden bu yana, uzay mekiği çağı boyunca, insanlar Dünya’nın 600 kilometre ötesine ulaşamadılar. Bütün bu bilgiler, sabah boyu Johnson’la tartıştığımız, “İnsanlar gelecekte bir gün yıldızlara gidecekler mi?” sorusunun biraz anlamsız olduğunu düşündürebilir...

Geçtiğimiz bahar, Johnson’la buluşmamızdan üç hafta önce, Los Angeles yakınlarındaki SpaceX adlı özel şirket, kendi roketlerinden birini kullanarak Uluslararası Uzay İstasyonu’na kenetlenen insansız bir kapsül fırlattı. SpaceX, uzay mekiğinin yerini alıp uzay istasyonunun nakliye gemisi olma yarışındaki diğer birkaç şirket arasında başı çekiyor. Bu olaydan bir ay önce de Google’dan Larry Page ve Eric Schmidt gibi milyarder yatırımcıların desteklediği Planetary Resources (Gezegen Kaynakları) adlı şirket, asteroitlerde değerli metal madenciliği yapmak üzere robotik uzay araçlarını kullanma planlarını açıklamıştı. Başlıca işkolu uzay turizmi olan Virgin Galactic şirketiyle çalışan Planetary Resources, bir–iki yıl içinde düşük Dünya yörüngesine hafif bir teleskop fırlatmaya hazırlanıyor. Şirket kurucularından Peter Diamandis, “2020 yılına geldiğimizde, ilk hedeflerimizi saptamış ve araştırmaya başlamış olmayı umuyoruz,” diyor. 

NASA’nın baş teknoloji uzmanı Mason Peck, “İleride dönüp baktığımızda, bu 10 yılı ticari uzay çağının doğduğu dönem olarak değerlendireceğiz,” diyor. “Bütün şirketler, uzayı bir pazarlama aracı haline getirmeye çalışıyor. Şu anda gördüğümüz enerji –ekonomik açıdan uzaya gitme arzusu– daha önce görmediğimiz bir şey.”

Keşif gezilerini tetikleyen hep ekonomi olmuş. Ortaçağ tüccarları Çin pazarlarına ulaşmak için İpek Yolu’nun tehlikelerini göze almış, 15. yüzyılda Portekiz karavelaları bilgiden çok altın ve baharat arayışıyla bilinen dünyanın sınırlarının ötesine yelken açmış. “Tarihsel olarak sınırları aşmanın ardındaki itici güç daima kaynak arayışı olmuştur,” diyor Diamandis. “Servet yapma hırsıyla kıyaslandığında, bilim ve merak pek de kuvvetli itici güçler sayılmaz. Uzayı gerçek anlamda açmanın tek yolu ekonomik motor yaratmak; bu motor da kaynak yaratma çalışmaları olacak.”


Şirketin diğer kurucusu Eric Anderson ile birlikte göz koydukları kaynaklardan biri, Dünya’da çok nadir olan ve gramı 55 dolara satılan platin. Robotları, sıfıra yakın yerçekiminde asteroitlerden cevher çıkarıp saflaştırmak veya bir asteroidi Dünya’nın daha yakınına çekmek için bir milyon küsur kilometre uzağa göndermek, henüz mevcut olmayan teknolojileri gerektirecek. Nisan ayındaki basın toplantısında Anderson, “Başarısız olma olasılığımız yüksek,” demişti. “Ama biz bunu denemenin ve uzay adına bir fark yaratmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Çok para kazanmayı da umuyoruz tabii.”

PayPal, Tesla Motors ve SpaceX şirketlerinin 41 yaşındaki kurucusu Elon Musk şimdiden çok para yapmış olan biri ve servetinin büyük bir bölümünü, kendi uzay programına yatırıyor. SpaceX’in geliştirmekte olduğu Falcon Heavy adlı yeni roketin, uzay mekiğinin taşıdığı yükün iki katını, eski fiyatın yaklaşık beşte birine taşıyabileceğini söylüyor. Musk’ın amacı, tamamen yeniden kullanılabilir ilk roketleri geliştirerek fırlatma maliyetini 50 veya 100 oranında düşürüp kilo başına 20–45 dolara indirmek. “Bu, olağanüstü zor ve çoğu insana göre imkânsız, ama bana göre değil,” diyor Musk. “Uçakların her bir uçuştan sonra atılması gerekseydi, kimse uçmazdı.”

Musk için bütün bunların hepsi çok daha büyük bir planın, Mars’ta daimi bir koloni kurma planının bir parçası. Sonuncusu Curiosity olmak üzere insansız uzay araçlarıyla Mars’ta muazzam başarılara imza atan NASA, insanlı uzay uçuşunu sürekli olarak erteliyor. Musk, SpaceX’in 20 yıl içinde Mars’a astronot indirebileceğini ve izleyen onyıllarda da bunu sürdürebileceğini düşünüyor.

“Mars’a küçük bir uçuş düzenlemek değil bize asıl gereken,” diyor. “Bize gereken, milyonlarca insanı ve milyonlarca metreküp donanımı Mars’a götürüp orayı kendini idame ettiren bir uygarlık haline getirmek. Bu, insanlığın bugüne kadar yaptığı en zor şey olacak ve gerçekleştirilebileceği asla kesin değil.

“Mesele, Dünya’dan kaçmak değil, bunu vurgulamak isterim. Mesele, yaşamı çok gezegenli bir hale getirmek. Mesele, oralara gidip yıldızları araştırmak...”

*Tim Folger'ın yazdığı, Stephan Martiniere imzalı fotoğrafların yer aldığı ‘Çıldırasıya Uzak’ adlı yazıyı National Geographic Türkiye’nin bu ayki sayısında okuyabilirsiniz.

Share this article :

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

 
Copyright © 2011. ATLAS . All Rights Reserved
Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
Template Modify by Creating Website. Inpire by Darkmatter Rockettheme Proudly powered by Blogger