Home » , , , » Gelmiş geçmiş en büyük palavra: DİN

Gelmiş geçmiş en büyük palavra: DİN

Gelmiş geçmiş en büyük palavra: DİN


Eğer tüm palavraları düşünürsek; yani sadece bir kısmını değil şimdiye kadar anlatılmış tüm saçmalıkları, tüm palavraları düşünürsek kesinlikle en büyük palavra Dindir.

Çünkü Din insanları gerçekten kendine inandırmış ve ikna etmiştir. Orada görünmez bir adam var, gökte yaşıyor, her gün ve her an yaptığınız her şeyi izliyor.

Ve bu görünmez adamın bir listesi var, yapmanızı istemediği şeyler. Ve eğer bu 10 şeyden herhangi birini yaparsanız sizi atacak bir yeri var. Ateşle dumanla işkenceyle dolu bir yer ve sizi yanmanız, bağırmanız, çığlık atmanız, ağlamanız için sonsuza dek oraya gönderir... Ama o sizi yine de sever!
Sizi sever ve onun tabiî ki paraya ihtiyacı vardır!

O çok bilgedir, her şeyi bilir, her şeyi vardır ama paraya bir türlü dayanamaz! Din insanlardan milyonlarca dolar alır, din adamları vergi ödemezler, ve hep biraz daha fazlasını isterler… Alın size çok sıkı bir palavra Kutsal Saçmalık!

Bakın size gerçek duygularımı söylüyorum, ben tanrıya inanmaya gerçekten çalıştım. Orada olduğuna bizi koruyup kolladığına ama bakın ne kadar uzun yaşarsanız çevrenizi o kadar çok gözlemliyorsunuz ve görüyorsunuz bir şeyler s…ilmiş durumda! Burada bir şeyler yanlış gidiyor : Savaşlar, hastalıklar, ölüm, açlık, aç gözlülük, güç yarışları, işkence, suç, yolsuzluk.. Bir şeyler kesinlikle ters gidiyor. Gördüğünüz gibi bu iyi yapılmış bir iş değil.

Eğer bu tanrının elinden gelenin en iyisi ise açıkçası ben hiç mi hiç etkilenmedim. Bunlar en yüksek mertebedeki birinin özgeçmişinde yazmaması gereken şeyler. Bu gibi şeyleri ofiste çalışan berbat bir işçiden beklersiniz ama Tanrıdan asla. Eğer sadece sizin ve benim olduğumuz bir evren olsaydı bu adam kıçına tekmeyi yemişti. Sürekli bu adam diyorum çünkü dünyaya bakarsanız tanrının bir kadın olamayacağını görürsünüz. Çünkü hiç bir kadın işleri bu kadar boka batıramaz! Eğer tanrı gerçekten varsa, yani belki, eğer gerçekten varsa tüm aklı selim insanlar bana katılacaktır, dünya onun hiiiç mi hiç umurunda değildir! Ki ben kişisel olarak buna saygı duyarım, bu durum tüm bu gerçekleşen felaketleri gayet iyi açıklar.

Ben yobaz olmamak için, böyle körü körüne, amaçsızca ve düşünmeden tüm bu şeylerin özgüvensiz bir baba figürünün, üstelik dünyayı hiç takmayan bir baba figürünün elinde olduğuna inanlardan olmak istemediğim için düşündüm… Çevremi incelemeye başladım ve tapacak başka bir şeyler aradım, tamamen güvenebileceğim bir şey… Ve o an, aniden Güneş’i düşündüm! Bir gecede, Güneş’e tapan biri oldum. Tabi o gecede değil, güneşi gece göremezsiniz, ama o sabah ilk iş ben bir güneşe tapan oldum.

Bunun için bir kaç nedenim var. Öncelikle Güneş’i görebilirsiniz. Yani diğer tanrılar gibi değildir, Güneş’i gerçekten görebilirsiniz. Eh haliyle bir şeyi görmek bendeki güvenilirliğini baya bir arttırıyor. Her gün güneşi görüyorum ve o bana ihtiyacım olan her şeyi veriyor: ısı, ışık, yemek, çiçekler, ayrıca bir de cilt kanseri, ama bir de şu yönden düşünün ; en azından biz insanları sadece bizimle aynı fikirde değiller diye bir yere atıp, yakmıyoruz!

Güneşe tapmak aslında gerçekten basit bir şeydir. Gizemler yok, mucizeler yok, kimse sizden para falan istemez, şarkılar ezberlemeniz gerekmez, ve haftada bir toplanıp kıyafetlerimizi yarıştırdığımız kutsal binalarımız yoktur. Ve en iyi yanı nedir biliyor musunuz? Güneş size hiç bir zaman kötü biri olduğunuzu, kurtarılmanız gerektiğini falan söylemez, bana her zaman iyi davranır. Sonuç olarak ben Güneş’e tapıyorum! Ama ona dua etmiyorum. Neden mi? Çünkü arkadaşlığımızda haddimi aşmak istemiyorum, bu hiç kibar bir şey değil. Düşünsenize her gün tanrıya milyonlarca dua ediliyor, şunu yap bunu yap, yeni bir arabaya ihtiyacım var, daha iyi bir işim olsun, ve bu duaların çoğu pazar günü ediliyor, tatil gününde! Bu hiç hoş değil, bir arkadaşa yapılmaması gereken bir şey. Ama insanlar gerçekten çok fazla dua ediyor, bir çok şey için… Mesela eğer erkek kardeşi alışveriş merkezine sıçtıysa ve hapisteyse, eğer kız kardeşi bir estetik operasyon geçirdiyse, en çok da hep gittiği mağazadaki kızıl saçlı kızı becerebilmek için dua ediyor.

Bence bunların hepsi normal, tabii ki dua edeceksiniz, edin, ama kutsal plan ne olacak? Bundan yıllar önce tanrı kutsal bir plan hazırladı. Üstünde çok düşündü, iyi bir plan olduğuna karar verdi ve bunu uygulamaya soktu. Milyonlarca yıldır bu kutsal planda her şey yolunda gidiyordu. Ve bir anda siz bir şey için dua ediyorsunuz, tanrının kutsal planında olmayan bir şey için, ondan ne yapmasını bekliyorsunuz ki? Kutsal planı değiştirmesini mi? Sadece sizin için? Bu sizce de biraz küstahça görünmüyor mu? Peki eğer dualarınız kabul olmuyorsa bu sefer ne yapıyorsunuz, “tanrının işine karışılmaz, demek ki tanrı böyle uygun görmüş”. E peki böyle diyeceksen ne bok yemeye ilk başta dua ettin ki? Amma büyük zaman kaybı. Yani dua etme kısmını atayarak direk onun istediğinin olması kısmına geçmek daha mantıklı değil mi?

Dediğim gibi ben Güneş’e tapıyorum ama ona dua etmiyorum, peki kime mi ediyorum: Joe Pesci’ye. Öncelikle bence Joe gayet iyi bir aktör, ikinci olarak da bence o tam bir iş bitirici. Yıllardır tanrıya dua ediyorum komşumun havlayan köpeğiyle ilgili bir şey yapması için ve bir gün Joe geldi ve o pisliği bir ziyaretle halletti. İnsanın basit bir beysbol sopasıyla neler yapabileceği gerçekten inanılmaz. Ben de yaklaşık bir yıldır Joe’ya dua ediyorum. Ve fark ettim ki tanrıya ettiğim tüm dualar ve Joe’ya ettiğim tüm dualar neredeyse aynı şekilde cevaplanıyor. Yüzde 50’sinde istediğim oluyor, yüzde 50’sinde olmuyor. Tanrıyla aynı.. Yüzde 50. 4 yapraklı yoncayla, at nalıyla, size geleceği söyleyen falcı kadınlarla aynı… Yani inandığınız saçmalığı seçin, arkanıza yaslanın ve bir dilek tutun.

İncili okumuş ve kutsal hikayeler aramış olanlarınız için bir kaç hikayem daha var. Size önereceğim 3 domuz hikayesi var gerçekten güzeldir. Çok hoş mutlu bir sonu var eminim hoşunuza gider. Aa tabi bir de kırmızı başlıklı kız var, gerçi onun bir kötü kısmı var kurdun büyükanneyi yediği kısım, gerçi benim pek umurumda olamamıştı ama neyse. Tabi benim en çok sevdiğimse Humpty Dumpty. Askerler onu tekrar bir araya getirememişti, çünkü humpty dumpty aslında yoktu, aynı tanrı gibi. Tanrı da aslında yok. Bakın: Eğer tanrı varsa buradaki tüm insanlar çarpılsın ve ölsün. Gördünüz mü, hiç bir şey olmadı, herkes iyi. Tekrar deneyelim. Tanrı eğer gerçekten varsa beni çarpsın.... Bakın, hiç bir şey olmadı. Ah bir saniye bacağıma bir ağrı girdi, ve testislerim acıyor üstelik de kör oldum. Oh tamam şimdi düzeldim. Bu Joe Pesci'ydi sanırım! Tanrı Joe Pesci’yi korusun. Geldiğiniz için teşekkürler...


George Carlin, Amerikalı aktör, yazar ve komedyen. Bu metin bir gösterisindeki konuşmasından alınmıştır.


Share this article :

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

 
Copyright © 2011. ATLAS . All Rights Reserved
Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
Template Modify by Creating Website. Inpire by Darkmatter Rockettheme Proudly powered by Blogger