Karanlık madde için bir ipucu mu bulundu?
ABD’li bilim insanları, Minnesota eyaletinde yerin
derinliklerinde bulunan bir laboratuvarda Evren’in büyük kısmını kapladığı
düşünülen ve kısa bir süre önce Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) tarafından
ilk izleri yakalanan karanlık maddeye ait yeni izler bulduklarını açıkladı.
Ntvmsnbc 16 Nisan. 2013
Uzay boşluğunun yüzde 30’unu kapladığına inanılan ancak
yapısı hakkında bir bilgi bulunmadığı gibi bugüne kadar kesin olarak tespit
edilemeyen karanlık madde, yavaş yavaş yüzünü bilim insanlarına gösteriyor
olabilir.
Minnesota’da yeraltında bulunan laboratuarda karanlık
maddenin parçacıklarına rastlamış olabileceklerini açılayan araştırmacılar,
yine de elde edilen sonuçların bir keşif olarak tanımlanması için erken
olduğunu belirtti.
Araştırma ekibinde yer alan, Texas A&M Üniversitesi’nden
Rupak Mahapatra, “Karanlık maddeyi bulduğumuz anlamına gelen bir keşif
yapmadık... Şu an sadece başlangıç aşamasındayız... Daha çok detektör yapmalı
ve onları çalıştırmalıyız” dedi.
NBCNews’e konuşan Mahapatra, sonuçların doğrulanması halinde,
‘zayıf etkileşimli büyük parçacık’a (WIMP) ait izleri tespit edeceklerini,
böylece Evren’in yüzde 27-29’unu kapladığı düşünülen karanlık maddenin
varlığını onaylayabileceklerini belirtti.
Karanlık madde, Evren’in yaklaşık yüzde 30’unu oluştururken,
karanlık enerji yüzde 68’ini, geride kalan yaklaşık yüzde 5’lik kısım ise etrafımızda
gördüğümüz her yapı ve nesneyi temsil eden normal maddeyi temsil ediyor.
Karanlık madde, görünmediği için bilim insanlarınca
yerçekimsel gücü aracılığıyla tespit edilmeye çalışılıyor. Karanlık maddeyi tespit
etme çalışmaları, 1930’lardan bu yana devam ediyor.
İPUÇLARI GÜÇLENİYOR
ABD’nin California Üniversitesi tarafından karanlık maddeyi WIMP formunda tespit etmeye çalışan Cryogenic Karanlık Madde Araştırması (CDMS), 2008 yılında Minnesota’da yerin 713 metre altındaki Soudan madeninde bulunan laboratuarda üç yüksek enerji olayını tespit etmeyi başardı.
Madenin yüzlerce metre derinlikte olmasının sebebi, karanlık
madde etkileşimlerini engelleyebilecek kozmik ışınları bloke etmek.
CDMS tarafından yapılan tespit, WIMP’ların tahminen 8.6
milyar elektron volt kütlesinde, yani bir protonun yaklaşık 9 katı büyüklüğünde
olduğuna işaret etti. Araştırmacılar, yaptıkları tespitlerin belirme sıklığına
bakarak sonuçların gerçek bir bulgu ortaya koyma olasılığını yüzde 99.8 olarak
belirtt. Ancak bu çok yüksek bir oran olsa da, bir keşif yapıldığını
göstermiyor.
NBCNews’e konuşan Mahapatra, “Eğer bir ilaçsanız ve
hastaların yüzde 99.8’ini iyileştiriyorsanız bu başarılıdır ancak yüksek
enerjili fizikte aynısı geçerli değil... Yüzde 99.8’lik oran, deneyi birkaç yüz
defa gerçekleştirdiğimizde, sadece bir kere hata olacağı anlamına gelir. Ancak bir
bu hata oranını milyonda bire indirmek istiyoruz” dedi.
TESADÜF VEYA BÜYÜK BİR İPUCU
Karanlık maddenin izine rastlama sürelerinin yaklaşık 5 yıl sürmesinin nedeninin yüksek kütleli parçacıkları tespit eden germanyum detektörleri ön plana çıkarmaktan kaynaklandığını söyleyen Mahapatra, daha düşük kütleli parçacıkları tespit eden silikon detektörlerin elde ettiği verilerin geçmişte iyi değerlendirilmediğini belirtti.
Mahapatra, geçmiş yıllarda yapılan karanlık madde
deneylerinin daha düşük kütleli parçacık aralığına işaret ettiğini ve bunun
beklentileri dışında kaldığı için göz ardı edildiğini söyledi. Araştırmacılar,
ellerinde önemli bir bilgi bulunduğunu fark edince dört yıldır biriken verileri
öne çıkardı.
California Teknoloji Enstitüsü’nden fizikçi Sean Carroll da,
‘henüz bir keşif yapıldığını söylemenin erken olduğunu ancak ağır parçacık
yoğunluğunun, karanlık maddenin neden Evren’de bu kadar fazla olduğunu
açıklayabileceğini’ belirtti. Carroll, “Her bir normal parçacık için bir tane
karanlık parçacık olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Bazı teorisyenler, normal madde ile karanlık maddenin kozmik
kladogenesis ile ortaya çıktığını düşünüyor. Mahapatra, iki parçacık arasındaki
oranın bu hipoteze uyduğuna inanıyor. Mahapatra, “Bu ya bir tesadüf, ya da çok
büyük bir ipucu” dedi.
Kladogenesis, canlı türünün zaman içinde bölünmesi ve aynı
zaman dilimi içinde farklı türler oluşturması düşüncesine dayanıyor.
Kladogenesis, çatallı evrim' olarak da biliniyor.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.