TÜRKLER MÜSLÜMANLIĞI KILIÇ ZORUYLA KABUL ETMİŞLERDİR
Türklerin Müslümanlığı kabul etmeleri, "resmi
tarih"in taraflı olarak ele aldığı konulardan biridir.
Din ve milliyet çizgisinde oluşturulan "resmi
tarih", genellikle "Türklük" ile "Müslümanlığı"
neredeyse eşanlamlı kavramlar olarak kullanır ve bu konularda hem
"Türklüğü" hem de "Müslümanlığı" sakınan bir tutum izler.
Bu nedenle de Müslümanlık öncesi Türk tarihi ile Türklerin
Müslümanlaşma süreci, ya üzerinde fazla durulmayan veya saptırılmış biçimde ele
alınan konular arasındadır.
Çünkü ne yazık ki batıya doğru göç eden Türkler ile kuzeye
doğru çıkan Arapların karşılaşmaları çok kanlı geçmiştir.
"Resmi tarih"e bakarsanız, 751 yılındaki Talas
Savaşı'nda Türkler, Çinlilere karşı Araplara yardım etmişler, Araplar bu sayede
savaşı kazanmışlar, sonra da Türkler zaten eski inançları olan Şamanizm'e çok
yakın ilkeler içeren Müslümanlığı gönüllü olarak kabul etmişlerdir.
Oysa Türklerle Araplar, Talas Savaşı'ndan çok daha önce
karşılaşmışlardır.
Bu karşılaşma ne yazık ki çok kanlı sayfalarla yazılmıştır.
Bu durum ne Türklerin ne de Arapların suçudur:
O dönemin tarihsel gerçekleri böyledir.
Talaş Savaşı'nı Çinliler kazansaydı tarih bu sefer de büyük
bir olasılıkla, "Çinliler, Türklerin yardımı sayesinde savaşı
kazandılar," diye yazacaktı.
Çünkü Savaş sırasında hem Çin tarafında hem Arap tarafında
çeşitli Türk boyları vardır.
TÜRKLERİ KATLEDEN ARAP KOMUTANLAR
Aslında Türkler ile Araplar arasındaki temas 600'lü yılların
sonunda, Dört Halife Dönemi'nin sonunda başlamıştır.
Türklerle Araplar Maveraünnehir'de, yani bugünkü Kazakistan,
Özbekistan, Türkmenistan ve İran'a kadar yayılan bölgede karşılaşmışlardır.
Çatışmalar Horasan'da, Semerkant, Buhara gibi kentlerde
odaklanmıştı.
Kuteybe bin Müslim, Yezid bin Mühelleb, Said bin Haraşi, Esres
bin Abdullah, Nasr bin Seyyar gibi Horasan valileri, binlerce Türk'ü öldürmüş
Arap komutanlardı.
700'lü yıllarda Horasan, çok şiddetli savaşlara ve
aldatılarak teslim alınan Türklerin acımasızca kılıçtan geçirilmeleri gibi
kanlı olaylara tanık olur.
Fakat bu savaşlara ve kanlı olaylara karşın, "resmi
tarih", Türklerin kendi özgür iradeleriyle, gönüllü olarak Müslümanlığa
geçtikleri konusunda ısrarlıdır.
Oysa bütün dinlerin gelişmesinde olduğu gibi, Türklerin de
büyük ölçüde yenilgiler sonunda Müslümanlığı kabul ettikleri tarihsel bir
gerçektir.
Bu gerçek ne Türkleri ne de Islamı küçültür.
Ortaçağ, dinlerin siyasal parti işlevi gördüğü bir dönemdir
ve tek tanrılı dinlerin, özellikle de Müslümanlığın en belirgin yayılma yöntemi
savaş kazanmaktır.
TALAS SAVAŞI
Türklerin Müslümanlaşması VII. yüzyılda başlayıp X. yüzyıla
kadar süren uzun bir süreci kapsar.
Bu süreç içinde, 751 yılındaki Talas Savaşı'nın gerçekten de
özel bir yeri vardır.
Yenilen Çinliler'in batıya doğru ilerlemeleri durmuş, onun
yerini Araplar ve Müslüman Türkler almıştır.
Ne yazık ki, bu savaş da "resmi tarih" tarafından
saptırılarak aktarılan olaylardan biridir.
"Resmi tarih"e göre Araplarla Çinliler arasındaki
bu savaşta Türkler Arapların tarafını tutmuş ve böylece Araplar savaşı kazanmışlardır.
Oysa tarihsel gerçek farklıdır:
Yukarda da değindiğim gibi, Türkler her iki tarafın
ordularında da vardır.
Sonunda savaşı, tabii kendilerine destek veren Türklerin de
yardımıyla Araplar kazanır ve aralarında Araplara karşı savaşan Türkler de
bulunan Çinliler'in Batı'ya ilerlemeleri durdurulur.
"Resmi tarih" görüşü bu olaydan sonra Türklerle
Arapların arasının düzeldiğini ve Türklerin gönüllü olarak Müslümanlığı kabul
ettiğini iddia ederse de gerçek pek böyle değildir.
Türklerle Araplar arasındaki çatışmalar, çekişmeler,
savaşlar daha sonra da devam etmiş, Araplar egemenliklerine aldıkları Türkleri,
ordularında asker ve komutan olarak kullanmaya başlamış ve sonuç olarak Türkler
Müslüman olmuşlardır.
(Bu konuda ayrıntılı bilgi için Erdoğan Aydın'ın Cumhuriyet
Kitapları arasında yayınlanan Nasıl Müslüman Olduk adlı eserine bakılabilir.)
Prof. Emre KONGAR, Tarihimizle Yüzleşmek
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.