İSTANBUL’UN FETHİ
Bizans, Hıristiyanlar Arasındaki Mezhep Kavgalarından Dolayı
Daha Kolay Düşmüştür
"Resmi tarih", askeri zaferleri genellikle
Türk-Islam ordularının kahramanlıklarına bağlar.
Kazanılan zaferlerin ardında ordunun kahramanlıklarının
olduğu doğrudur da.
Ama Bizans'ın fethinde olduğu gibi bazı zaferlerde, karşı
tarafın da kendi içindeki mezhep çatışmaları ya da başka siyasal rekabet
oyunlarının önemli rolleri vardır.
Bu zaferlerin başında İstanbul'un fethi gelir.
Hıristiyan Dünyası, Osmanlı Beyliği'nin Bizans üzerindeki
emellerini, Yıldırım Bayezit'in Anadolu Hisarı'nı inşa etmesi ve İstanbul'u kuşatmasıyla
hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde öğrenmiştir.
Dolayısıyla, 1400'lerin başında, yani fetihten yarım yüzyıl
önce, Hıristiyan Dünyası, Müslüman Osmanlılara karşı önlem almaya başlar.
Tabii bu önlemlerin başında Bizans'ın, Batı Hıristiyan
imparatorluklarından yardım istemesi gelir.
Dönem din-tarım imparatorlukları dönemidir.
Hemen hemen bütün siyasal olaylar din ve mezhep açısından
değerlendirilmektedir.
Dolayısıyla, böyle bir yardımın muhatabı her şeyden önce
Batı Hıristiyan Dünyası'nın lideri Papalıktır.
Oysa Bizans ile Vatikan arasında çok önemli bir mezhep
sorunu vardı:
Vatikan Katolik, Bizans ise Ortodoks idi.
Üstelik de 1400'lü yıllarda kiliseler arasındaki ayrım
siyasetin çok önemli araçlarından biriydi ve aradaki farkları gidererek tek
çatı altında toplanmak için pek çok çaba harcanıyordu.
İşte böyle bir ortamda Bizans'ın Osmanlılara karşı Batı'dan
istediği yardım, derhal mevcut mezhep çatışmaları çerçevesinde değerlendirildi.
Batı Dünyası, Bizans'a yardıma hazırdı.
Ama Batı dünyasının şartı vardı. Ortodoks kilisesi,
bağımsızlığından vazgeçip Katolik mezhebinin denetimine girmeliydi.
Unutulmamalı ki, dönem dinsel inançların siyaseti
biçimlendirdiği bir dönemdi.
Hatta bu yüzden Osmanlılar Bizans'ı kuşatırken, din adamları
hâlâ meleklerin cinsiyetini tartışıyorlardı.
İşte Batı Dünyası'nın öne sürdüğü bu koşul, Bizans'ta büyük
tartışmalara yol açtı.
Zaten kiliseler arası kavga sürmekteydi.
Bizans'da Din Adamları Nasıl İkiye Bölündüler
Bizans ikiye ayrılmıştı.
Bir bölüm Osmanlı tehdidine karşı Vatikan'ın üstünlüğünü ve
koruyucu Şemsiyesini kabul etmekten yanaydı.
Bir kısım din adamı ise ne olursa olsun inançlarından
vazgeçmeyi, yani mezheplerini yadsımayı reddediyorlardı.
Ünlü, "Konstantinopl'da kardinal Şapkası görmektense
Osmanlı sarığı görmeyi yeğ tutarım," sözü bu dönemde ve bu çerçevede
söylenmişti.
Sonunda kiliselerin kendi bağımsızlıklarına düşkünlüğünden
dolayı mezhepler arasında uzlaşma sağlanamadı ve Bizans, Osmanlıların kuşatması
sırasında Latin komutan Jüstinyen'in komutasındaki birkaç bin kişilik küçük ve
pek de bir işe yaramayan bir yardımla yetinmek zorunda kaldı.
Böylece Fatih Sultan Mehmet'in işi kolaylaştı.
Bizans Ortodoks kilisesinin Vatikan karşısındaki
bağımsızlığını savunanların önde gelenlerinden biri Georgios Scholarios isimli
bir papazdı.
Kilise içindeki Eflatunculara karşı sıkı bir Aristocu olan
Georgios Scholarios, önceleri Vatikan ile Bizans arasındaki uzlaşmayı
savunurken sonradan çok sert biçimde Bizans Ortodoks kilisesinin bağımsızlığından
yana tavır koymuştu.
Bizans'ın Osmanlıların eline geçmesinden kısa bir süre önce
1448 yılında ünlü Pantokrator Manastırı'nda göreve başlamış ve Gennadius adını
almıştı.
Bu isme mim koyun.
Fatih Sultan Mehmet'in Osmanlı İmparatorluğu'nu kuran dahice
atılımlarından birini irdelerken bu din adamı yeniden gündeme gelecek.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.