Home » , , » Vahdettin Hain miydi?

Vahdettin Hain miydi?

Vahdettin Hain miydi?



Sevgili okurlarım, ihanet, göreceli bir kavram, insanın nereden baktığına göre değişen bir yargıdır.

Çıkarlarına aykırı davrandığı bir ulusa veya devlete göre hain olan bir kişi, aynı anda çıkarlarına hizmet ettiği bir başka ulusa veya devlete göre kahraman olabilir.

Bülent Ecevit'in başlattığı "Vahdettin hain miydi, değil miydi" tartışması da ancak Türkiye'de son yıllarda ortaya çıkan ideolojik ve siyasal kamplaşmalar ışığında geriye bakıldığında anlam kazanır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik yapısını eleştiren, bu yapıyı kuran Atatürk Devrimleri'ni "tepeden inmeci, Jakoben" olarak reddeden, Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasını özleyen ve uluslararası konjonktürdeki siyasal islam hareketine sempati duyan kişiler, elbette Vahdettin için "Hain değil, vatansever," diyeceklerdir.

Hiç kuşkusuz, İstanbul'dan savaş gemilerine binerek kaçtığı İngilizler için de "hain" değil, bir "müttefiktir".

Buna karşılık Kurtuluş Savaşı'nı yapanlar ve bu savaşı destekleyenler için, bu savaşa karşı çıkması nedeniyle "hain" olarak damgalanabilir.

Vahdettin'in, kendi atalarından miras olarak devraldığı ve yöneticisi olduğu ülkeye "ihanet etmesi" hiç kuşkusuz trajik bir olaydır ve kendisinin istemediği bir "son" olduğu da muhakkaktır.

Padişah'ın, halifesi olduğu bir ülkeye "ihanet eden" duruma düşmesi ne yazık ki dönemin tarihsel, siyasal, ekonomik ve en önemlisi dış koşulların bir sonucudur.

Unutulmamalıdır ki, dönemin koşulları bir Kurtuluş Savaşı için o denli uygunsuzdur ki, böyle bir savaşın başarıya ulaşacağına inanamayan Halide Edip Adıvar gibi İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle Sultanahmet Mitingi'nde halkı ateşlemiş savaşçı bir hatip, Mustafa Kemal'in "onbaşısı" olarak Kurtuluş Savaşı'na katılmış bir entelektüel, değerli bir romancı bile "Amerikan Mandacısı" olmuştur.

Bu koşulların umutsuzluğunu iyi anlayabilmek için, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşta yenilmiş, yakılmış, yıkılmış, yoksullaşmış, zaten üretimi olmayan, üstelik de galip devletlerin orduları tarafından işgal edilmiş bir ülke olduğunu anımsamak gerekmektedir.

Sonradan Mustafa Kemal Atatürk de yaptıkları için, yani Kurtuluş Savaşı'nın "mucizevi" niteliğini vurgulamış, bu savaşın başarıya ulaşacağına pek az arkadaşının inandığını belirtmiştir.

Üstelik Vahdettin'in ataları yani ondan önce gelen padişahlar çok uzun zamandan beri, Osmanlı'yı ayakta tutabilmek için imparatorluğu paylaşmak isteyen yabancı güçlerin arasındaki dengelere sığınmışlar, bir anlamda ülkeyi Batı'nın "yarı sömürgesi" haline düşürmüşlerdir.

Bütün bu gerekçeler, Vahdettin'in, neden Birinci Dünya Savaşı'nın galibi olarak ülkeyi işgal eden devletlerin lideri durumunda olan İngiltere'den medet umduğunu açıklıyor; ama onun İngilizlere tümüyle boyun eğmesini ve bu boyun eğişe dayalı olarak ülkeyi ve kendi tahtını korumak için Kurtuluş Savaşı'na karşı büyük bir mücadeleye girmesini bağışlatmıyor.

Vahdettin'in bulduğu çıkış yolu İngilizlerin merhametine sığınmaktır.

Çıkışın ancak İngiltere üzerinden olacağına bütün iyi niyetiyle inanmaktadır.

Bu inancı onu, Kurtuluş Savaşı'na karşı düşmanca davranma ve bu savaşla mücadele etme noktasına sürüklemiştir.

Ama tarih, "hainler" ile "kahramanlar" arasıdaki ayrımı öznel koşullara, yani iyi niyete veya cehalete göre değil de, nesnel koşullara, yani elde edilen sonuçlara göre yapmaz mı?

Kurtuluş Savaşı Sırasındaki Vahdettin Kronolojisi

Sevgili okurlarım, Vahdettin'i "hain mi yoksa vatansever mi" olarak niteleyeceğimize karar verirken, nesnel tarihin verilerine bakmak gerekir.

Pek çok ayrıntıyı atlayarak, bazı önemli olay ve belgelere bakalım. (Her ikisi de Tarih Kurumu tarafından yayınlanmış olan Gotthard Jaeschke'nin Kurtuluş Savaşı Kronolojisi ile Zeki Sarıhan'ın Kurtuluş Savaşı Günlüğü adlı çalışmalarından yararlandım.)

Bakın tarih ne söylüyor:

30 Ekim 1918.
Mondros Ateşkesi imzalandı.
24 Kasım 1918.
Vahdettin'in, İngiliz The Daily Mail gazetesi muhabiri G. Ward Price'a yaptığı açıklama, 24 Kasım 1918 tarihli gazetelerde yer aldı:
"İngiliz milletine karşı beslediğim sevgi ve hayranlığı babam Abdülmecit'ten miras aldım."
16 Aralık 1918.
Dr. Sami, Padişah Vahdettin ve Hariciye Vekili adına, İngiliz Karadeniz Orduları Komutanı Milne'yi ziyaret etti.
General Milne, hükümetine gönderdiği raporda, "Padişah, İngilizlerin Türkiye'nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ellerine alması için istirhamda bulundu... İç kısımlara (Anadolu'ya) İngiliz subaylarının gönderilmesini ve idareye yardımcı olmalarını rica etti. Buna karşılık Kafkasya'daki Türk askerini, İngilizlerin buyruğuna vermeye, istenmeyen subayları görevlerinden almaya ve birlikleri İngiliz subaylarının komutası altına vermeye hazır," diye yazıyordu.
10 Ocak 1919.
İngiliz Yüksek Komiseri, Calthorpe, Londra'ya gönderdiği gizli mesajında şunları söylüyordu: "Padişah, bütün umudunu İngiltere'ye bağladı. Her istediğimiz kimsenin tutuklanıp cezalandırılmasına razı. İngiliz hükümetinin, halifelik makamında kalması için kendisine yardım edip etmeyeceğini soruyor."
19 Ocak 1919.
İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, Londra'da Ronald Graham'a gönderdiği mesajda: "Vali atamalarının, basının, demiryollarının sıkıca ellerinde bulunduğunu, hapishanelerden istedikleri Rum ve Ermenileri serbest bıraktıklarını" bildiriyor ve "İstediğimiz her şeye el koyuyoruz. Politikamız süngünün keskin ucuna dayanıyor. Padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor," diyordu.
9 Mart 1919.
Daha sonra Malta'ya sürülecek olan, yüksek düzeydeki İttihatçılar'ın ikinci bölümü tutuklandı.
Hükümeti kurmasından 5 gün sonra Sadrazam Damat Ferit, İngiliz Yüksek Komiserliği'ni resmen ziyaret etti. Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, bu ziyareti Londra'da Dışişleri Bakanı'na şöyle bildiriyor: "Daha önce özel olarak bana iletmiş olduğu, kendisi ve efendisi Padişah'ın, Allah'tan sonra İngiltere'ye umut bağladıkları yolundaki güvencesini birçok kez tekrarladı. Bu mesajı size iletmemi arzuladı. Savaş tutsaklarına, gaddarlıktan ve Ermeni kırımından sorumlu olan kişileri tutuklamak istediğimizi bildiğini, ancak listelerin arşivden kaybolduğunu söyledi. Bu kişilerin yakalanacaklarına ve cezalandırılacaklarına söz verdi."
11 Mart 1919.
İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, Londra'ya gönderdiği iletisinde şöyle yazıyordu: "Yeni hükümet, övünülecek bir çabayla yeniden tutuklamalara başladı, itaatli bir ata fazla antrenman yaptırıyoruz. Daha fazla adam tutuklarsak bu hükümet istifa eder. Daha iyisini de bulamayız. Başbakan her bir valiye bir ingiliz danışman atamak istiyor. Bizi mahcup ediyor."
30 Mart 1919.
Sadrazam Damat Ferit, Padişahla birlikte hazırladığı ingiliz mandası isteyen öneriyi resmen İngilizlere sundu. Webb, Londra'ya gönderdiği şifreli belgede, Vahdettin adına Sadrazamın yaptığı bu ziyarette, "İngilizlerin istedikleri yerleri işgal etmesi, 15 yıl Osmanlıları koruması, Ermenistan'ın bağımsız olacağı, İngilizlerin maliyeyi kontrol etmesi, gibi maddelerin yer al-
dığını; Osmanlı Devleti'nin İngiltere'ye tamamen boyun eğdiğini (Webb'in kullandığı deyim: Total submission)," belirtiyordu.
15 Mayıs 1919. İzmir işgal edildi.
16 Mayıs 1919. Mustafa Kemal, Samsun'a gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldı.
16 Mart 1920. İstanbul işgal edildi.
23 Nisan 1920. Büyük Millet Meclis'i Ankara'da açıldı.
13 Mayıs 1920. Vahdettin, Anzavur isyanına katılanları ödüllendirdi.
10 Nisan 1920. Şeyhülislam Dürrizade'nin Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öldürülmelerini isteyen fetvası yayınlandı.
24 Mayıs 1920. Vahdettin, İstanbul Divanı Harbi'nin Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy, Halide Edip ve arkadaşları hakkında verdiği idam kararını onayladı.
27 Mayıs 1920. Vahdettin, Fevzi Çakmak için verilen idam kararını onayladı.
15 Haziran 1920. Vahdettin, İsmet İnönü, Fehmi Gerçeker, Refet Bele, Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi, Dışişleri Bakanı Bekir Sami, Celalettin Arif, Yusuf Kemal Tengirşenk, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Fahrettin Altay hakkında verilen idam kararlarını onayladı.
14 Temmuz 1920. Vahdettin, Kuvayı Milliye'ye katılan subayların ölüme mahkûm edilmesini onayladı.
28 Temmuz 1920. Sadrazam Damat Ferit, İngiliz Yüksek Komiseri Roberck'e "Kürtleri Mustafa Kemal'e karşı kullanalım," önerisini yaptı.
10 Ağustos 1920. Sevr Antlaşması imzalandı, Vahdettin bu antlaşmanın hükümet tarafından imzalanmasını onayladı.
6 Mart 1922. Londra Konferansı'na hazırlanan heyetin belgelerinin İngilizlere iletilmesi.
Londra Konferansı'na gitmek üzere hazırlık için İstanbul'a gelen Yusuf Kemal Tengirşenk başkanlığındaki heyet, temaslarına başlar. Heyetteki altı kişiden biri olan katip Kemal Bey, eşinin babasının evinde kalmaktadır. Heyetin beraberinde getirdiği, içinde önemli evrakların bulunduğu valiz de Kemal Bey'in kayınpederinin evindedir. Katip iki gün kayınpederinin evine uğramaz, başka evlerde kalır. Bu arada durumdan bir şekilde haberdar olan Vahdettin'in hafiyeleri bir gece gizlice eve girer, valizi alıp çıkar. İçindeki altı adet gizli belgenin fotoğraflarını çekip daha sonra fark ettirmeden eve geri bırakırlar. Bu kopyalar daha sonra, Vahdettin'in emektar bir mabeyincisiyle İngiltere Yüksek Komiserliği baş tercümanına gönderilir.
İngiltere'nin İstanbul'daki diplomatik temsilcisi olan Yüksek Komiser Sir Horace Rumbold, bu belgeleri İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a 7 Mart 1922 tarihinde gönderdiği 232 sayılı, "gizli" belgeyle iletir.
İngilizler, "Padişah, Yusuf Kemal'in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle, aralarındaki ilişkilerin durumunu en iyi biçimde gösteriyor," diye not düşmüşlerdir.
16 Mart 1922 tarihinde, başkanlığını Yusuf Kemal Bey'in yaptığı Ankara Hükümeti'ni temsil eden heyet ile İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un Londra'da yaptıkları müzakereler hiçbir sonuç vermeden biter... (Salahi R. Sonyel'in Tarih Kurumu tarafından yayınlanan kitapları ve sonradan Orhan Çekiç'in araştırması.)
26 Mart 1922. Vahdettin'in İngiltere ile özel ve gizli anlaşma isteği.
İngiltere'nin İstanbul Yüksek Komiseri Rumbold'dan, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderilen gizli yazıda Vahdettin'in İngilizlerle anlaşmak istediği bildiriliyor:
"Sadrazam Tevfik Paşa dün bana bir bildirim yaptı.. Sadrazam, Padişahın İngiltere ile ayrı bir anlaşma yapmak istediğini bildirdi.

Padişah adına şu önerilerde bulundu, 'Türkiye ile İngiltere arasında yeni bir anlaşma yapılacak. Boğazlar'ın serbestisini sağlama işi İngiltere'ye bırakılacak. Doğu Trakya'nın ve Edirne'nin Türkiye'ye geri verilmesine karşı itirazlara neden kalmayacak. Böyle bir anlaşma, İngiltere'nin halifeliğe düşman olduğu yolundaki düşüncelerini de yok edecek...'

Sadrazam, bu konunun bütün nazırlardan ve İzzet Paşa'dan da gizlendiğini söyledi. İngiltere böyle bir anlaşmayı kabul ederse Padişahın bunu hemen onaylayacağını bildirdi. Sadrazamı dikkatle dinledim. Bunun müttefiklerde kıskançlık yaratacağını söyledim. Padişah, İngiltere ile sıkı ilişki kurmayı içtenlikle arzuluyor. Mustafa Kemal'e karşı bir koruyucu arıyor ve gözlerini İngiltere'ye çeviriyor. Padişaha verilecek cevabın -ret bile olsa- elden geldiğince okşayıcı olacağını umarım."
30 Ağustos 1922. Büyük taarruz zaferle sonuçlandı.
1 Kasım 1922. Saltanat kaldırıldı.
17 Kasım 1922. Vahdettin, General Harrington'a başvurarak yardım istedi ve aynı gün Malaya adlı bir İngiliz savaş gemisi ile ülkeden kaçtı; önce Malta'ya, oradan, İslam Dünyası'na Saltanat ile Hilafetin ayrılmasının yanlış olduğuna ilişkin bir beyanname yayınladığı Mekke'ye gitti, bir sonuç alamaması üzerine San Remo'ya geçti ve 1926'da orada öldü.

Evet sevgili okurlarım, sadece çok çok kısa bir özet olarak bazı olaylara değindim.

Vahdettin tabii ki, düşman tarafından yetiştirilmiş, onlardan para alan ve vatanını satan bir "casus" bir "hain" değildi ama İngilizler ve Mustafa Kemal'in önderliğindeki Kurtuluş Savaşı'nı yapanlar arasındaki tercihini İngilizlerden yana kullandığı da açıktır; zaten ülkeden bir İngiliz savaş gemisiyle kaçışı da bunun bir sonucudur.

Sevgili okurlarım, "Vahdettin bir hain miydi, değil miydi?" karar sizin.

Vahdettin'in Mustafa Kemal'le ilişkisi Hakkındaki Rivayetler ve Gerçekler;

Hiç kuşku yok ki, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu doğrudan "resmi tarih" tarafından yazılmış, çok belgeli ve tarihsel gerçeklere en uygun tarihtir.

Bu tarihin gerçeklere uygunluğunu sağlayan en önemli öge, sadece Atatürk'ün Nutuk adlı yapıtında anlattıkları değil, bu olayları yaşayanların, bu tarih yazılırken hayatta olmaları ve pek çoğunun (Mustafa Kemal'e karşı olanlar dahil) anılarını yayınlamış da olmalarıdır.

Daha sonra, İngiliz gizli belgelerinin yayınlanmış olması da bu tarihin yabancı kaynaklardan da denetlenmesi olanağını yaratmıştır.

Elimizde bu konuda çok sayıda belge vardır ve bu belgelerin nitelikleri, hangisinin güvenilir olduğu, hangisinin tartışmalı özellik taşıdığı bilinmektedir. Bunlara karşın, Cumhuriyet ideolojisine karşı olanlar, radikal siyasal İslamcılar çeşitli rivayetler yaratarak, "gayri resmi tarih" adı altında ve "resmi tarih"in güvenilmezliği iddiasıyla bunları gerçekmiş gibi topluma sunmaktadır.

Şimdi bu iddialara (ki görüleceği gibi bir bölümü bir ölçüde gerçeklik payına da sahiptir) kısaca bir göz atalım.

1)Vahdettin ile Mustafa Kemal yakın arkadaştılar.

Bu iddianın önemli bir bölümü gerçektir ama sonradan aralarındaki köprüler atılmıştır.

Vahdettin, veliaht iken Almanya'ya bir seyahat yapar ve bu seyahatte yaveri Mustafa Kemal'dir.

Bu gezi sırasında Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurtuluşu için kafasındaki siyasal çözümleri Vahdettin'e anlatır.
Enver Paşa'nın Başkomutanlıktan alınması, kendisinin Başkomutan ve Harbiye Nazırı olarak atanması bu çözümlerin başında gelmektedir.

Bu konuşmada, Saraya yani Padişah'a damat olmasının da gündeme geldiği söylenmektedir.
Sonradan olaylar bu sıcak ilişkinin devamına izin vermemiş, bu konuşmadaki konuların hiçbiri gerçekleşmemiş, tam tersine bu iki insan, düşman cephelerin liderleri olarak karşı karşıya gelmiştir.

2) Vahdettin, Mustafa Kemal'i Samsun'a, Kurtuluş Savaşı'nı başlatması için yollamıştır?

Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'a Padişah'ın yolladığı doğrudur.

Ama Kurtuluş Savaşı'nı başlatması için değil, tam tersine Samsun ve çevresinde başlayan direniş hareketlerini bastırması için.

İngilizler, Anadolu'daki direniş hareketlerinden rahatsızdır. Padişah'a ve hükümete bu hareketleri önlemeleri için baskı yapmakta, yoksa İngiliz işgalini daha yaygın hale getireceklerini söylemektedir.

Vahdettin bu durumda, çözümü İngilizlerin isteklerine uymakta bulur. Böylece İngiliz işgalinin yaygınlaşmasını engelleyeceği umudundadır.

İşte eskiden tanıdığı ve güvendiği, zaten Anafartalar kahramanı olarak halkın da gönlünde yer almış olan Mustafa Kemal Paşa'yı Karadeniz bölgesindeki ayaklanmaları önlemesi için görevlendirir.

Bu görevlendirme aslında Mustafa Kemal'e inanan ve güvenen arkadaşları tarafından ayarlanmıştır.

Mustafa Kemal'in veda ziyareti sırasında Vahdettin'in, elini tarih kitabı üzerine koyarak söylediği belirtilen "Paşa, paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Tarihe geçmiştir. Bunları unutun, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, devleti kurtarabilirsin," sözleri, Kurtuluş Savaşı'nı başlatması için değil, tam tersine İngilizleri rahatsız eden direniş hareketlerinin engellemesi amacıyla söylenmiştir.


3) Vahdettin'in Mustafa Kemal'e, Samsun'a giderken 40.000 altın verdi mi?

Bugün elimizde bulunan bilgiler ve belgeler açısından böyle bir iddianın hiçbir gerçeklik yanı görülmemektedir.

Sonuç; Vahdettin talihsiz bir Padişahtır. Osmanlı'nın yıkılış ve yok oluş döneminde iktidara gelmesi onun bu büyük talihsizliğinin en önemli nedenidir.

Ama ne yazık ki, eğitimi, ufku, geleceğe bakışı onu bu kısıldığı kapandan çıkarmaya yetecek düzeyde değildir. Tarih acımasızdır, Vahdettin hakkındaki hükmünü de acımasızca vermiştir.

"Gayri resmi tarih" adına, bu hükmü değiştirecek bir veri yoktur elimizde.

(Vahdettin hakkındaki resmi tarihin değerlendirmesi için en iyi kaynak Nutuk'tur. Farklı görüşler için Yılmaz Çetiner'in Son Padişah Vahdettin ve Murat Bardakçı'nın Şah Baba adlı kitaplarına bakılabilir.)

Prof. Emre KONGAR, Tarihimizle Yüzleşmek


Share this article :

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

 
Copyright © 2011. ATLAS . All Rights Reserved
Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
Template Modify by Creating Website. Inpire by Darkmatter Rockettheme Proudly powered by Blogger